09.10.2013 Haberler

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Andımız yazarı sözüm ona bir bilim insanıydı



21752913.jpg
[h=2]Başbakan Tayyip Erdoğan, “Bu dava iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaştı. Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” dedi.Başbakan Erdoğan, “Andımız olarak bilinen metnin yazarı Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrıca insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı” dedi[/h]

Kamuda başörtüsünün serbest bırakılmasını ‘Normalleşme’, Andımız’ın okunmasına son verilmesini de ‘Geri kalmışlık manzarasının kaldırılması’ olarak niteleyen Erdoğan, partisinin dünkü Meclis grup toplantısında özetle şunları söyledi:



ALLAH’IN TUZAĞI

- “Biz, öyle bir davanın mensuplarıyız ki bu dava adeta iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaşmıştır. Başımızı asla öne eğmeyecek, dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz. Onların bir tuzağı varsa, Allah’ın da milletinde bir tuzağı vardır. Siz iyi olursanız o tuzaklar yer ile yeksan olup gidecektir.

- Meclis önünde Gazi Mustafa Kemal’in yanında, ellerini semaya açmış dua edenlerin olduğu fotoğraf, bir Türkiye fotoğrafıdır. O Meclis’te Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Roman, Boşnak, Sünni, Alevi var. Farklı elbiseler içinde birbirinin yaşam tarzına saygı gösteren bir topluluk var. Farklılıkları zenginlik olarak gören bir felsefe üzerine inşa edilmiştir.


NE ALAKASI VAR?

- Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli yasaya dayandırılmıştır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 4 ay içinde 10 bin civarında yerleşim yerinin ismi değişmiştir. 1960-65’e kadar 16 binden fazla yer adı değiştirilmiştir. 12 Eylül 1980’in ardından binlerce yer adı değiştirilmiştir. Allah aşkına bunun Cumhuriyetle nasıl bir alakası olabilir? Aynı şekilde her sabah okutulan and, 1933’de başlayan, bugüne kadar da defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyet ile ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir? Bu Cumhuriyet 27 Mayıs’ta 12 Eylül’de kurulan bir Cumhuriyet değil, 23 Nisan 1920’de temeli atılan, 29 Ekim 1923’te kurulan bir Cumhuriyet’tir.


NORMALLEŞTİRİYORUZ

- Bizim yaptığımız Türkiye’yi normalleştirmektir. Bu Cumhuriyet’i birlikte kurduk. Başı açık olan bu Cumhuriyet’in ne kadar sahibiyse başı örtülü olan da o kadar sahibidir. Ana dili Kürtçe, Arapça, Lazca olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere gelince ‘selamınaleyküm’ diyenler başka bir yerden gelmediler. Birileri çıkıyor, ‘Gitsinler Arabistan’da okusunlar’, ‘Çölde yaşasınlar’, ‘Ya seveceksin ya terk edeceksin’ diyor. Yahu siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz? Burası bizim toprağımız, vatanımız. Hiçbir yere gitmiyoruz, gitmeyeceğiz, biz burada yaşıyoruz, burada da öleceğiz. Ben tüm başörtülü kardeşlerime sesleniyorum. Süreci provoke etmeye çalışanlar olabilir, lütfen bunları sizler uyarın. Bu oyuna asla gelinmesin. Valilerimizle gerekli görüşmeler yapılıyor. Bir karanlık dönem sona eriyor.


ATİNA OYALIYOR

- Bazıları çıkıyor, ‘Bu ruhban okulu meselesi de halledilmeliydi’ diyor. Kusura bakmasınlar. Biz bir şeyin iadesini yaparken, bir şeylerin iadesini bekliyoruz. Dedik ki Atina’daki camimizi iade edin, restorasyonunu yapalım. Kaç kez söz verdiler. Maalesef hâlâ oyalanıyoruz. Mesela onların bir yetimhanesi vardı. Büyükada’da, muhteşem bir yer. Hemen teslim ettik. Üçüncü bir sorun, Sen Sinod Meclisi üyeleri. Sen dışardan buraya papaz getir, biz bunları TC vatandaşı yapalım dedim. Sinod Meclisi de Lozan’a göre olsun. Bunu da yaptık. Gel gör ki Batı Trakya’da benim 150 bin soydaşımın baş müftüsünü Yunan Hükümeti kendi memuru gibi atıyor. Yahu Bartholomeos’u kendi memurum gibi atıyor muyum? Bu hak nasıl ki Rum Ortodokslarına aitse, sen de benim müftümü atayamazsın. Bunları eş zamanlı yapalım, biz ruhban okulunu açarız.”
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Ata’ya bile kafa tutan ‘Ant’ yazarı


21752911.jpg
[h=2]Başbakan Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında eski Milli Eğitim Bakanlarından Reşit Galip’i hedef alan sözleri üzerine Cumhuriyet döneminin bu önemli siyasetçisi yeniden gündeme geldi.[/h]


MİLLETİN SOFRASI


“Atatürk, Dolmabahçe’deki yemekte Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet’i sert bir dille eleştiren Dr. Reşit Galip’e, ‘Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin’ dedi. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip ‘Burası sizin değil milletin sofrası, oturmak benim de hakkım’ karşılığını verdi. Atatürk, ‘Öyleyse biz kalkalım’ diyerek masayı terk etti. Olaydan birkaç ay sonra Reşit Galip’in bir radyo konuşmasını dinleyen Atatürk, aynı sofrada, kulağına ‘Yarın Milli Eğitim Bakanı’sın’ diye fısıldayacaktı.” Oruç, Erdoğan’ın sözleriyle ilgili şunları söyledi:


5 LİRAYLA ÖLDÜ


“Reşit Galip tam bir halkçıdır. ‘Organlar hücrelerden oluyor, bizim temel hücremiz köylüdür’ diyen bir insan. Eğitimde adeta Atatürk’ün kurmay başkanıdır. Atatürk, Yunus Nadi’ye Reşit Galip’i anlatırken ‘Hem hekimdir, hem edebiyat doktorudur, hem hukuk doktorudur, hem tarih doktorudur. Mühim bir gün gelecek, ‘Doktor iş başına geç’ diyeceksiniz ve bu adam iş görecek’ diyor. 41 yıllık ömrüne bu kadar başarı sığdıran nadir insanlar vardır. Hayatında hiç durmamış. Tıp 2’nci sınıftayken 2 cepheye de gönüllü gidiyor. 1925’ten öldüğü 1934’e kadar milletvekilliği yapıyor, 11 ay bakanlık yapmış ve öldüğünde cebinde 5 lira var. Kendi kızlarına sabah milli bayram bilinci vermek için bir konuşma yapıyor. Andı sabahleyin doğaçlama yazıyor.


İSVİÇRE OLURDUK


1 Ağustos 1933 günü İstanbul Üniversitesi’nin açılışında söylediği söze itibar edilmiş olsaydı bugün Türkiye bir patent ülkesi olurdu, İsviçre ile Almanya ile yarışırdı. ‘Türk’ün öz malı bir bilim yaratmalıyız, bunu yaratmaz isek başka ilmi terakkilerin haraçgüzarı oluruz’ diyor. Köy Enstitüleri’nde ilk DNA çatısını kuran kişidir. Muhtemelen Çatalca cephesinde kaptığı tüberküloz, 2’nci cephede kendini göstermiştir. Ondan sonra Osmanlı’da onbaşı maaşıyla emekli edilmiştir. Osmanlı hükümeti laboratuvar malzemelerinin İstanbul dışına çıkarılmasına izin vermiyor. Fransız hardal şişelerinden tüp yapıp, gaz yağı lambasının ışığıyla 37 derecede tutarak bakteri, aşı, serum üretiyorlar. Deney hayvanı yok, 3 kişi hocaları da dahil kendilerine aşı ve serum uygulayarak orduya dağıtıyorlar. Gerçek anlamda varlığı Türk varlığına armağan olmuş birisidir.”


Cepheden cepheye


REŞİT Galip olarak anılan Mustafa Reşit Baydur 1893’te Rodos’ta doğdu. 1925’ten itibaren Aydın’dan 3 dönem milletvekili oldu. Fikir hayatı ve siyasetle ilgilenmesi, daha lise öğrencisiyken gazete ve dergiler çıkarmasıyla başladı. Okulda Türk Ocakları’nın bir şubesini açtı. Öğrenciyken gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı, burada yaralanarak gazi oldu. 1’inci Dünya Savaşı’na da gönüllü katıldı ve Kafkasya Cephesi’nde savaştı. Erzurum’da hastalanınca İstanbul’a dönüp Tıbbiye’yi bitirdi. Savaşın sonlarına doğru İstanbul’da işgalcilere karşı örgütlenen Köycüler Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyet, Kurtuluş Savaşı’nda milli mücadeleyi yaygınlaştırmak için uğraştı. Tavşanlı Emet boylarında bir cepheyi örgütledi. Türk Ocakları’nın kurultayında kurdukları Türk Tarihi Tetkik Heyeti’nin genel sektereri olarak Türk Tarih Kurumu’nun temellerini attı. Yine kuruluşunda yer aldığı Türk Dili Tetkik Cemiyeti de Türk Dil Kurumu’na dönüştürüldü. Türk Ocakları kapatılınca onun yerine kurulan Halkevleri’nin örgütlenmesinde yer aldı.
19 Eylül 1932-13 Ağustos 1933 arasında Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Bakanlık döneminin en önemli icraatı üniversite reformu olarak tarihe geçti. İstanbul Darülfünun’un çağdaş bir üniversiteye dönüştürülmesi kararı 1931’de verildi. Bakanlığı sırasında ilkokuldan başlayarak öğrencilere Atatürk ilkelerine bağlılık ruhu aşılamayı müfredatın parçası yaptı. Cumhuriyet 10’uncu yılını doldururken 23 Nisan 1933 sabahı çocuklarına kendi yazdığı bir andı okuttu ve o gün Çocuk Haftası’nı açış konuşmasında da bu metni tekrar etti. Bakanlıkça yayımlanan bir genelge ile bu ant okullarda zorunlu oldu. Döneminde, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Milli Kütüphane ve İlimler ve Sanatlar Akademisi’nin kurulmasıyla ilgili çalışmaları başlattı. Bakanlığı sırasında hep 1 milyon kitabın olduğu bir kütüphane hayal ettiğini söyledi. 5 Mart 1934’te yaşamını yitirdi.
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Pınar’ı biz savunacağız


21753536.jpg
[h=2]Gezi olayları sırasında polis otobüsünde tecavüz tehdidi yaşadığını anlatan ve sanık olan Pınar’ı İstanbul Barosu savunacak.[/h]

Kocasakal, Pınar’a şöyle seslendi: “Hürriyet çok önemli bir röportaj yaptı. Pınar dehşeti anlattıktan sonra bir şey söylüyor. ‘Ne zaman ki (emniyette) Baro’nun avukatlarını gördüm, mutluluktan havalara uçtum. Sağ olsunlar onlar yardım etti’ diyor. Gurur duyduk. Avukatlık bu. Vatandaşın hakkını, hukukunu biz ararız. Avukatlığın itibarı çok yüksek. O kızımıza sesleniyorum, korkmasın, seni başkan ve yönetim kurulu olarak bizzat duruşmalara girip savunacağız, kurumsal olarak arkandayız.”

Paketin % 80’i anayasaya aykırı


İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi’nin yüzde 80’inin anayasaya aykırı olduğunu belirtti. Kocasakal’ın eleştirileri şöyle:


KANDIRMACA


“Özel okullarda farklı dil ve lehçede eğitim, deniyor. Bir ülkeyi bir arada tutan en önemli harçlardan bir tanesi dil birliğidir. Fransa niye bu kadar diline sahip çıkıyor? Köy isimlerinin değiştirilmesine mi kaldı demokrasi? Üstelik bunun sonu yok ki. Niye İstanbul Konstantinapolis değil, İzmir Smyrna değil? Oralara kadar gider. Kişisel verilerin yasal güvenceyle korunması deniyor, halk kandırılıyor. Bu zaten, TC’nin 135’inci maddesinde 2005’ten bu yana var. Yardım toplamada kısıtlamaların kaldırılması da tarikatlara kaynak sağlama operasyonu, THK’yı da bitirme olayı. Siyasi partilere üyelikteki engeller kaldırılıyor. Çok tehlikeli bir şey. Parti üyesi savcı, hâkim, polis, asker olacak. Filanca parti üyesi hakim, savcı nasıl tarafsız olacak? Nazileri herkes iyi incelesin. Bunun adına ‘Parti devleti’ denir. Partizanlığı yasallaştırıyor. Kamu yönetiminde eşitlik ve tarafsızlık ilkesi esastır. Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda Anayasa’nın değiştirilemez 3’üncü maddesine aykırı. Hiçbir şekilde yapamazlar. Dini ibadetlerin engellenmesini suç haline getiriyorlarmış, zaten var. Klavyelere özgürlük. Size bir klavye gösteriyorum, var zaten w,x q. Harf Kanunu, Devrim Kanunları arasında, nasıl yapacaksınız? O da değiştirilemez hükümlerden biri. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 12 Eylül’ün en önemli artıklarından bir tanesi. Şimdi bunu daha geriye götürüyorsunuz. Kamuda türban, mayınlı alan. Başbakan diyor ki, ‘Evrensel hak ve hukuk metinleri bizim referansımızdır.’ Referans alın o zaman. AİHM’nin Lucia Dahlap’ın İsviçre’de başörtüsüyle öğretmenlik yapmak isteğiyle ilgili kararına bakın. ‘Öğretmen başörtüsü takamaz, çünkü herkese eşit mesafede olmak zorundadır. Kamusal barışı bozar, çocukları etkiler’ diyor. Bu özgürlük sorunu değil, bir çarpıtma. Kamusal alan İstiklal Caddesi, sinema, parklar, restoranlardır. Mahkeme salonları, karakollar, devlet daireleri resmi alandır. Resmi alan bazı kişilerin dini inanışlarına göre düzenlenemez. Musevi vatandaş kipa takıp gelemez mesela.”
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Gözde Kansu'nun işine son verildi


21744849.jpg
[h=2]AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği, “"Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” şeklindeki sözlerle ilgili ilk kez açıklama yaptı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in dekoltesine tepki gösterdiği sunucu Gözde Kansu'nun kaderi belli oldu. Sunucu Kansu'nun işine son verildi.[/h]

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Beyaz TV'de katıldığı programda isim vermeden "Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” diye konuşmuştu. Bu sözlerin muhatabının cumartesi gecesi atv'de yayınlanan Veliaht yarışmasın sunucusu Gözde Kansu olduğu anlaşıldı. Kansu sessizliğe bürünürken yapım şirketi programa yeni bir sunucu aramaya başladı.




İŞİNE SON VERİLDİ


Dün yapımcı Caner Erdem 'Gözde ile yollar ayrıldı' iddiasına " Şuan netlik kazanan bir durum yok. Gözde Hanım'ın önümüzdeki hafta başka bir çekiminin çakışma durumu var. Öyle bir durumda yeni bir sunucuyla devam edebiliriz." diye cevap vermişti.
Hüseyin Çelik'in büyük tepkisine neden olan sunucu Gözde Kansu'nun kaderi bugün kanal ile yapım şirketi arasında yapılan görüşmelerden sonra netlik kazandı. Sunucunun işine son verildi.

ÇELİK'TEN AÇIKLAMA


Twitter hesabında konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Çelik şu ana kadar aşağıdakiı takipçileriyle paylaştı:
Pazar günü katıldığım bir TV programında Kamudaki kıyafet serbestliğinin aşırıya kaçabileceğine dair bana bir soru soruldu.Ben, cevabımda aynı endişenin Üniversitelerdeki kıyafet serbestliği esnasında da dile getirildiğini ancak bunun yersiz olduğunu söyledim.Cevabımda,kapalı olmak çarşaflı veya peçeli olmak anlamına gelmediği gibi; başı açık olmak da aşırı dekolte giyinmek anlamına gelmez,dedim.Mülakatta dekolte giyinmiş bir sunucuyu uçlara örnek olarak verdim. Bu konuşmamda bir TV, bir program veya bir kişi adı asla vermedim.Sonrasında isimlendirmeler, yakıştırmalar medya tarafından yapıldı. Bir kez daha söylüyorum.Duyarlılığımız toplumun genel duyarlılığıdır.Bir birey, bir TV izleyicisi veya bir politikacı olarak bir konuda görüşümü dile getirmek de benim en tabii hakkım ve ifade özgürlüğümdür.TV programındaki sözlerimden yola çıkarak "hayat tarzına müdahale ediliyor" gibi bir istismar konusu çıkarmak kötü niyetli bir çabadır.

SOSYAL MEDYA ETKİLİ OLACAK MI

Kansu'nun işine son verilmesi, sosyal medyanın en çok konuştuğu konulardan biri oldu. Özellikle yarışmanın yapım şirketini ve kanala yoğun eleştiriler var. Bu tepkilerin ardından işten çıkarma kararından geri dönülüp dönülmeyeceği merak konusu.
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Devlette işe girmek isteyenler üzülecek



21474865.jpg
[h=2]2013 yılında kamuya 130 bine yakın yeni personel alan devlet, 2014 yılında bu sayıyı yarı yarıya azaltacak. Gelecek yıl alınacak memur ve işçi sayısı 65 bine düşecek.[/h]

2014-2016 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Plan'ın açıklandığı toplantıda Maliye BakanıMehmet Şimşek, ülke ihtiyaçları doğrultusunda her alanda, hiçbir dönemde ve ülkede olmadığı kadar kamuya personel alımı yaptıklarını söyledi. 2007-2012 döneminde kamuya 700 bin personel alındığını vurgulayan Şimşek, aynı dönemde özel sektörün ise 4.1 milyon yeni eleman istihdam ettiğini ifade etti.Ancak Şimşek, 2014'te personel alımının 2013'e göre bir miktar düşeceğini duyurdu. Bu yıl 130 bin civarına olan yeni personel alımının, gelecek yıl bu sayının yarısına düşeceğini açıkladı. "65 binin biraz üzerinde olacak" dedi.



YENİ HEDEFLER ŞÖYLE:


Hükümet, yeni OVP'de öncelikle cari açığı azaltmayı, bunun için de yurtiçi tasarrufları artırmayı ve mevcut kaynakla üretken alanlara yöneltmeyi hedefledi. Enflasyonu düşürmek, kamu maliyesinde disiplini sürdürmek, büyüme ve istihdamartışı da diğer hedefler olarak sıralandı.
Hükümet, yeni planı hazırlarken 2013 büyüme tahminini de bir miktar aşağı çekerek, yüzde 3.6 olarak ilan etti. Yeni plana göre Türkiye ekonomisi 2014 yılında yüzde 4; 2015 ve 2016'da ise yüzde 5 büyümesi öngörüldü.Enflasyon bu yıl sonu için yüzde 6.8 olarak tahmin edilirken; önümüzdeki üç yıl için sırasıyla 5.3; 5.0 ve 5.0 olması öngörüldü. Yine bu yıl sonunda GSYH'nin yüzde 7.1'ine ulaşması beklenen cari açığın; önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 6.4; 5.9 ve yüzde 5.5'e inecei tahmin edildi.
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Tecavüz ettiği 5 yaşındaki kızını öldüren vaize 8 yıl


21752811.jpg
[h=2]Suudi Arabistan’da tecavüz ettiği kızını öldüren bir vaiz 8 yıl hapis ve 800 kırbaç cezasına çarptırıldı[/h]

Öldürülen kızın annesinin avukatı Türki el Raşid, Ghamdi’nin “5 yaşındaki kızı Lama’ya tecavüz ve öldürmekten” mahkum olduğunu söyledi. Mahkeme ayrıca Ghamdi’nin kızının annesi olan birinci karısına 270 bin dolar kan parası vermesine hükmetti. Başkent Riyad’ın güneyindeki Hotat Bani Tamim kentinde 2 yıl önce yaşanan olayda Fayhan el Ghamdi, 5 yaşındaki kızını elektrik kabloları ve sopalarla dövdüğünü itiraf etmişti.

Mahkeme, Ghamdi’nin ikinci karısını ise suça ve suçluya yardımdan 10 ay hapis ve 150 kırbaç cezasına çarptırdı. Resmi olarak din adamlığı yetkisi olmayan Ghamdi ülkedeki birçok televizyon programının müdavimlerindendi. Ghamdi’nin kızının bekaretinden kuşkulanıp tecavüz ve işkence ettiği belirtilmişti. Ghamdi’nin karısına kan parası vermesinden dolayı cezanın düşük kaldığı kaydediliyor.
 
Üst