Tünay Süer le Efsane Komutan..

Görkem

Bilgi Girilmemiş
Yıkın o dağları, kayaları, yerle bir edin bitsin artık diyerek atıp tutuyorum..

16 Ocak 2012 Pazartesi günü Türkiye’nin birçok bölgesi gibi öğleden sonra İstanbul’da da lapa lapa kar yağmaya başlamıştı.

Çoktandır bir sevgili gibi beklenen, özlenen kar, televizyon haberlerine göre trafiği felce uğratmış, birçok araç yollarda kalmıştı.


Çocuklara kartopu oynamak için gün doğmuştu.


Sıcacık bir odanın penceresinden havada uçuşan kar taneciklerini izlemek ne kadar güzeldir değil mi?


Ben de hem camdan dışarıyı seyrediyor hem de Hakkâri’de, Şemdinli’de, diğer bir arazide sıfır altında eksi 30, kırk derecede vatanı korumak için görev başında olan

Mehmetçiklerimizi düşünüyorum.

Ve söyleniyorum kendi kendime.

Ya bu Allah’ın belası terör olayları neden bitmiyor?


Neden bu kadar şehidimiz oluyor?


Bu olayın bitmesini istemeyenler mi var? Yoksa beceriksiz miyiz?

*****
Bugün benim için çok önemli bir gün. Akşam efsane komutan emekli Tümgeneral Sn. Osman Pamukoğlu ve HEPAR İst. İl. Yöneticileri ile Genel Sekreter Sn. Emre Ertan’dan aldığım davet üzerine bir yemekte buluşacağım. Bizzat aklımdaki soruları paşaya soracağım.

Asker kökenli bir ailenin evladı olarak askerimizi çok ama çok seviyorum. Hataları kabul edemiyorum, bazen bir komutan edası ile kendi kendimce “Ben olsam şöyle yapardım, böyle yapardım” diye ahkâm kestiğim çok anlar oluyor.

Her şehit haberi geldiğinde acısı yüreğimi yakıyor, çok kızıyorum ve bu terörün bitmesi için çılgınca aklıma her geleni yazıyorum. Yıkın o dağları, kayaları, yerle bir edin bitsin artık diyerek atıp tutuyorum..


*****
PKK nin ana kamplarının konuşlu olduğu, sivil yerleşim bulunmayan, Irak kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesinde 28 Aralık 2011 de hududumuza yürüyen 34 kişi uçaklarımız tarafından bombalanarak öldürülmüşlerdi.

Yanlış istihbarat veya yönlendirme diye tartışıladursun, halen ciddi bir açıklama alamadık. İnsanların o bölgeden kaçakçılık yapmaları yasal bir şeymiş gibi gösterilerek, ordumuz suçlandı. Kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan Genelkurmay’ın dinleme üssü ‘GES’, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla MİT’e devredildi.
Böylece bundan böyle ordumuza ne suç atılacak merak ediyorum açıkçası. Bu bir hata olsa dahi ki ben inanmıyorum, yakın geçmişte nice insanlık suçu gerek ünyada gerekse ülkemizde işlenmiş hâlâ işlenmektedir. Bunlardan çoğu bizzat PKK tarafından yapılmaktadır.

Hatırlayalım;
1993 yılında PKK 33 silahsız askerimizi otobüsten indirip kurşuna dizmesi bir yanlışlık değil tamamıyla canilikti. Aradaki fark buydu. Bunu da unutmamak gerekir.

*****
Kar yağmaya devam ediyor ben penceremde bunları düşünüyorum.

HEPAR dan İst. İl Yöneticilerinden Ufuk Bey evden aldı beni köprü trafiği kapalı olduğundan arabalı vapurla karşıya geçtik.

Karaköy Liman Restoranın ışıklarla süslü dış kapısından içeri girerken heyecanım doruk noktasındaydı.

Yıllardır birçok kişi gibi hayranı olduğum kahraman askerin ve tanımadığım bir gurubun önüne çıkacaktım.

Tedirgindim.

İçerisi karanlık sayılacak kadar loştu. Mum ışıklarıyla aydınlanmıştı. Biraz ileride olan uzun masayı ve oturanları gözlerim bu loşluğa alışınca fark ettim. Masaya vardığımızda tüm oturanlar ayağı kalkarak bana hoş geldiniz dedi ve tam Paşanın karşısında ayrılan iskemleye oturmama yardım ettiler.

(Kendimi çok önemli birisi gibi hissettim bu duyguyu bana masadakilerin nezaketi vermişti.)

Bana ayrılan yere oturur oturmaz (Hayret!) heyecan meyecan kalmamıştı. Bunca senedir siyasetle uğraşan birisi olarak ilk defa bir partinin genel başkanın karşında oturmak, beni onurlandırdığı gibi belki de beni rahatlatmıştı. 30 kişilik masada yanımda oturan partili genç bayanla iki bayandık sadece.

Sohbete başladık, tabi konumuz politikaydı. Beni tanımak isteyenlere kısaca ve çok rahat olarak öz geçmişimi anlattım. Sonra sayın paşaya bazı sorular yöneltmeye başladım dakikalar içerisinde.

Mesela eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması hakkında ne düşünüyordu.

Bakın Tünay Hanım; Şu gördüğünüz arkadaşlarımın içerisinden bir tanesi hata yapsa ben onların başkanı olarak bu hatadan sorumluyumdur.” Dedi.
Paşa konuşurken onu inceliyordum bir yandan. Televizyonlardaki görüntüsünden bambaşka, bir teğmen kadar dinç ve çok yakışıklıydı. Ona odaklanmıştım.

Konuşmalarımız samimi bir havada geçiyordu.

Nasıl bu kadar cesur olabildiğini sorduğumda

Dağlara, ormanlara olan tutkusunun çocukluğunda başladığını, çoğu kez oralarda gecelediğini anlattı. Annesinin

“Oğlum neden ormanda yatıyorsun oralarda kurtlar, çakallar var korkmuyor musun” diye sormasına aynen şu yanıtı veriyor.

Anne ormanlardan zarar gelmez orada insanlar yok.

Bunu söylediği zamanlar henüz ilkokul çağlarında bir çocukmuş.

Seçimlerden sonra neden partisini kapatmak istediğini sordum.

“Bazıları bir çıkar düşünerek katılmışlardı parti istenilen oya ulaşamayınca çekip gittiler. Partiyi kapatma isteğime geride kalan vatan sevdalıları izin vermediler.

Şimdi ise partiye ilgi çok büyük millet kendiliğinden gelip severek üye oluyor. Yurt içi ve dışı Örgütleri hazırlıyoruz .” Dedi

“Paşam çıkar için gelenler zaten yaramazlar. Bir partinin büyümesi için insanın yüreğinde vatan ve bayrak sevdası olması gerek. Zaman başını kaldırıp onurumuz için mücadele etme zamanıdır. Bu da dediğim gibi vatan, bayrak sevgisiyle olur.” Dedim.

Gülümsedi.

“Peki, tek başınıza aday olup meclise neden girmeyi düşünmediniz? Sizi o kadar çok seven var ki çok destek alırdınız .”Dedim.

Bu sırada ilk defa İst. İl Başkanı Sn. Erkın Özkan girdi araya.

“Tünay Hanım biz de çok ısrar ettik ama paşam ben koltuk meraklısı değilim diyerek kabul etmedi.” Dedi.

Osman Paşa –“Tünay Hanım açıkçası ben örgütü güçlendirerek istediğim düzeye getirdiğimde gençlere bırakmak düşüncesindeyim.” Dedi.

Ona bir kez daha hayran oldum.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca fezleke hazırlanarak, dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik düşüncesini sordum. Tasvip etmediğini şu sözlerle belli etti. “Bugün Kılıçdaroğluna yaparsın, yarın da sana Baltacıoğlu yapar” Diyerek kısa ama çok şey anlatan bir yanıt verdi..

3 saat boyunca romantik mum ışığında hem nefis yemekler yedik, hem de 20. Yüzyılın sembolü olan Che Guevara’dan yaptığı hatadan, iç siyasete kadar çok şey konuştuk. Bu sıraların çeşitli anlarında üç garson ayrı ayrı geldiler paşanın yanına. Askeri olduklarını görev yerlerini söylediler. Eski askerlerinin kendisine olan sevgi ve saygılarından ötürü Paşa çok mutlu oldu.

Masada saygı, sevginin yanı sıra çok ağırbaşlı, meslek sahibi elit yöneticilerin olması geceye ayrı bir güzellik katmıştı.

Bu arada vakit hayli ilerlemişti. 4 Eylül 2008′de yani Hak ve Eşitlik Partisi’ni kurduğu gün Anıtkabir özel defterine yazdıklarını anımsayarak

(Büyük Önder,

Gözün arkada kalmasın! Türk kadınları ve erkekleri olarak milletimizi özlediğin yüksekliğe çıkaracağız. Bugün bizim için 11 Kasım 1938′dir.)


Paşam sizin gibi vatansever, Atatürk ilkelerine bağlı efsane olmuş bir insanın kendisinin ve kurmuş olduğu partisinin mecliste olmasını gönülden isterim dedim.

Sohbet o kadar güzeldi ki kimsenin aklına resim çekmek gelmemişti bile. Tam kalktık ve restoranı terk etmek üzereyken aklıma geldi ve ;

“İzninizle bir resim çekelim.”
dedim.

Tabi hay, hay dedi. Masada değil ama ayakta birkaç resim çekilmişti böylece.

Yüksek cesareti nedeniyle 1.Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, 2 kez Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı ve 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı olan ve bu kadar sevilen bir Paşa ile birlikte olmanın sarhoşluğu içerisinde Ufuk’un arabasında mutlu bir şekilde eve dönüyordum.

Not: Osman Pamukoğlu Paşayı efsaneleştiren Kan Uykusu Belgeseli ni Tek Parça olarak o harekatı gençlerin bilmeleri için tekrar yazıma ekledim.

Kan Uykusu - Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) | Resmi Websitesi

Tünay Süer

benveosmanpamukoglu.gif





 
Üst