Ve sıra pazar buluşmamızda.
Program gereği İstanbul'dan gelenlerle (Yunus Emre - yek_ka ve dedesi Nakşi amca, Baran Ürek - raptor annesi Gülseren hanım ve babası Yavuz bey, Candar Ortakçı - Renault_37 de babası Orhan bey ve abisi Safa ile) sabah 08:30'da Gelibolu tarafında Eceabat İskelesi'nde buluşacaktık.
Bu sebeple cumartesiden gelenler olarak sabah 07:30'da kalktık ve 08:00'de Zileli Hotel lobisinde buluştuk. Ve Yunus ile yaptığımız görüşmede gelmelerinin 09:00'u bulacağını öğrenmemiz üzerine çok az ağırdan alarak kahvaltıya kadar birşeyler atıştırmak niyetiyle ve Volkan beyin tavsiyesiyle sabahın o satinde simit fırını aradık. Arayan bulur mantığıyla bulduk da Sağolsun Volkan bey simitleri de ısmarladı...Allah razı olsun kesene bereket abicim. Bu arada rehberimiz Hasan bey ile de Eceabat'ın Büyük Anafarta Köyü'nde yer alan Kemal'in Yeri isimli kahvaltı mekanında buluşmak noktasında anlaştığımız için doğrudan oraya gidelim ve İstanbul takımı oraya gelsin kararını aldık ve İstanbul timine durumu bildirdik. Bundan sonra önce Çanakkale İskelesi'ne oradan bindiğimiz araba vapuru ile de karşıda Kilitbahir İskelesi'ne geçtik. Yaklaşık 20 km.lik bir mesafeyi de katettikten sonra Büyük Anafarta Köyü'ndeki Kemal'in Yeri'ne ulaştık. Rehberimiz Hasan bey bizi köy meydanında karşıladı sağolsun. Kısa süreli ayak üstü hoşgeldin faslından sonra hemen kavaltı yapacağımız bahçeye geçtik ve zaten fotoğraflarda da göreceksiniz. En az 25 kişi oluruz düşüncesiyle yer ayırtmıştık ama maalesef 17'de kaldık.
Kahvaltı tam anlamıyla köy kahvaltısıydı, çeşit çok yoktu ama köy havasında doğal ortamda (reçel, bal ve tereyeğının hazır paket olmasını da göz ardı edersek) kahvaltıya başladık. Çünkü Emre'lerin gelişi 09:30'u balacaktı fakat biz acıkmıştık Her ne kadar bir yanımız "biri yer biri bakar....." derken biz "biri yer" tarafına uyduk ve kahvaltıya başladık.
Saat 09:15 civarı İstanbul'lular da bize katıldılar ve açlığımızın geriye kalanını onlarla paylaştık. Bu arada rehberimiz Hasan bey, kahvaltı mekanının bulunduğu yerden başlayan tarihsel geçmişi kronolojik ve daha eskiye dayanan tarih bilgileriyle bize aktarmaya başlamıştı bile.
Günlük gezi programımızın yoğun olması ve de normalde 3 günde gezilebilecek bölgeyle ilgili az zamanda çok ziyaret yapabilmek için kahvaltıyı çok da uzatmadan kalktık.
Bundan sonrası akşam Çanakkale Şehitlik Anıtı'na kadar olan yoğun bir programdı ve detayları anlatmakla bitirilemeyecek kadar yoğun bir bilgi ve tarih yoğunluğu altında geçti. Eminim herkes benzer hisleri ve duyguları bir arada yaşadı. Her zaman savunageldiğim birşey vardır; "bilmek başka şeydir, anlatabilmek çok başka şeydir" ama "Çanakkale'yi anlatabilmek hepsinden başkadır" Çünkü Çanakkale'de yaşanan geçmiş tarihi olayların yanına orada var olan ve ilelebet devam edecek olan bir ruh vardır. O ruh aslında bizlere emanet edilen bu vatanı ayakta tutma, emanete hıyanet etmeden gelecek nesillere taşıyabilme ruhudur. Eğer o ruhu kaybedersek Allah korusun vatanı kaybederiz. İşte bu düşünce ve gerekçelerle günlerce yaptığımız araştırmaların neticesinde Çanakkale ruhunu bize yaşatır gibi anlatabilecek, sadece bilgisi değil manevi yönü de güçlü bir isim aradık. Ve sağolsun Yunus Emre kardeşimin daha önceden tanışarak kendisinden bir kez rehberlik aldıkları Hasan beyi önerdi ve yaptığımız telefon görüşmeleri konusunda ben de aynı kanaatte olunca Hasan bey ile bu turumuzu yapmayı kararlaştırmıştık. Ve turumuzun sonuna kadar bu kararımızın ne kadar doğru olduğunu yaşayarak gördük. Ve bu vesile ile Hasan beye tekrar tekrar teşekkür ediyor ve emeklerinin karşılığını maddi olarak ödemekten öte manevi olarak ödeyemeyeceğimizi biliyoruz. Eğer bir kusur ettiysek hakkınızı helal edin Hasan bey, şahsen benim varsa ebediyyen helal olsun.
EK'te göreceğiniz fotoğraflar genelleikle ziyaret ettiğimiz mekanlar ve o mekanlara yakın bölgenin doğal güzellikleri üzerinedir. Araçlarla çekildiğimiz foroğraflarımızı da ayrı bir mesajda topluca paylaşacağım.
Turumuz kahvaltı yaptığımız Kemal'in Yeri'nin hemen 30 m. ilerisinde duvarlarda halen patlşamamış ve saplanmış olarak duran top mermilerini görerek başladı ve akşam 19:30 civarında vardığımız son nokta olan Çanakkale Şehitlik Abidesi'nde son buldu.
Gün içerisinde çok fazla tarihsel yeri ve o yerlerde yaşanan olayları başlangıcından itibaren kronolojik olarak dinledik rehberimiz Hasan beyden. İttihat ve Terakki'nin yaptığı vatana ihanetten tutun da Çanakkale Harbi gibi milletimizin var olma yada yok olma savaşında ordumuzun teslim edildiği yahudi ve yabancı komutanlara karşı bir dizi ihanet şebekesinin tüm kirli ve kasıtlı planlarını dinledik. Yer yer göz yaşlarımızı tutamadık, her an diken üstünde hissettim kendimi; çünkü ayak bastığımız topraklar altında binlerce şehidimizin bedeninin yattığı ve her cm2'sine kadar kanlarıyla sulanmış topraklardı. Elimde olsa ayaklarımı yere basmazdım, kendimi o kadar kötü hissettiğim anlar oldu.
Karşımızda bütün teknolojisiyle, sayı olarak çokluğuyla, imkanları olarak hiçbir eksiği olmayan üstelik dünyanın dört bir yanından gelen gözü dönmüş vahşetin temsilcileri; diğer yanda sayı olarak çok az, silah ve teçhizatı hiç yok denecek kadar az, yiyecek ekmeği yemeği olmayan ve hatta 1 zeytini 3 lokmada yemeleri konusunda mehmetçiğe emir verilen, ayağında çarık, 45°ye varan sıcaklık ve Balkan harplerinden beri yorgun-bitkin bir ordu......amaaaaaaaaaaa iman tekniğe meydan okuyor ki, tamamen zıdlıklar içerisinde başlayan bu savaştan Türkiye'miz mehmetçiğimizin kahramanlığına ve göğsündeki imandan zerre kadar sapmadan ve zaferi Allah'tan dileyerek kanının son damlasına kadar elinden gelenin fazlasını yapan askerimiz Allah'ın izni ve takdiriyle muzaffer oluyor. Ve dünyaya Çanakkale'nin Geçilmez olduğu hükmünü bir daha unutmamacasına ezberletiyor. An şart ki; bu emanete hıyanet etmeyelim.
Çanakkale, daha çocukken başlayıp belli aralıklarla ziyaret edilmesi gereken ve varolma savaşındaki ruhun tazelenmesi için mutlaka ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken eşsiz bir bölge...Ben 15 ve 19 yaşındaki iki kızımla katılmıştım ve aramızda çok genç kardeşlerimiz vardı ki, gelecek onlarınsa ki öyle; eminim onlar da alacakları emanetin ruhu nedir çok iyi farketmişlerdir.
Yazacak ve söyleyecek çok şey var ama şu kadarını söyleyebilirim ki; gelmeyen yada gelemeyen arkadaşlarımız çok şeyi kaçırdı. Fakat ömür dakikalarımız bitmeden Çanakkale'yi mutlaka ziyaret etsinler hem de çoluk çocuk...Ben bu yaşıma kadar hiç gitmemiştim, annem ve babam da yokluk içinde fırsat bulup götüremediler belki; yada onlar da bilmiyorlardı...Ama bizler artık çok iyi biliyoruz ki ve dün de kritikleri yapıldığı üzere "Çanakkale Tarihi" adı altında bir ders mutlaka okutulmalı ve gençlerimiz o bölgede en azından 3 gün geçirerek, varoluş savaşımızın bütün safhalarını olayları, nedenleri ve sonuçları ile öğrenmeliler. Çünkü İngilizler kaybettikleri Çanakkale Savaşı'nın akabinde haftada 8 saat olarak bütün okullarda "Gallipoli" adı altında bir ders okutuyorlarmış, bunu da dün öğrendik...Aslında bilmediğimiz ne çok şey varmış ve doğru bildiğimizi sandığımız ne kadar çok yanlış.
Evet sevgili dostlar, bu yoğun tarihsel gezinin içerisinde akşam saat 17:00 sularında Seddül Bahir'de bir lokanta da akşam üzeri yemeği yedik. Çorba, köfte ve salata vardı menüde, yanında ayran ve yemek sonrası da çay.
Sonrasında son durağımız olan Çanakkale Şehitlik Abidesi'ne doğru yola çıktık. Gezinin başından sonuna dek benim aracımda olması ve benim de rehber aracı olarak en önde gitmemden kaynaklı rehberimiz Hasan beyden ricam üzere Şehitlik Abidesi'ne giden yolda yolun virajlı da olmasından yararlanarak aracımın aynasından çektiğimiz geriden gelen arkadaşlarımızın görüntüsü çok hoştu Eğer en az 20 araç olsaydık, o virajlı yollarda resmen yılan gibi kıvrılarak giden bir görüntü sergileyecektik. Allah nasip ederse seneye bunu tekrarlayalım talebimi de şimdiden kayıtlara düşüyorum.
Velhasılı yavaş yavaş sona gelirken; şehitlik abidesindeki son ziyaretimiz ve kulüp brandamız ile çekindiğimiz foroğrafların ardından İstanbul yolcularıyla vedalaştık ve onları uğurladık. Sonrasında cumartesiden gelen ben de dahil Bursa grubumuzla biz de kendi yolumuza koyulmak üzere önce Eceabat'a ve oradan da yine vapurla Çanakkale'ye geçtik. Gerisi zaten ver eleni memleket.
Yoğun ve bir o kadar yorucu bir günün ardından bu sabah 02:30 sularında evimizdeydik...
Çanakkale'ye gelerek zaman ayıran ve bu gayet doyurucu ziyaretimize destek veren tüm arkadaşlarımıza tekrar tekrar teşekkür ederim. Oğlunun yüzme müsabakası ile aramıza katılamayan ve SMS ile herkese selam gönderen Av. Fatih Davran abime de teşekkür ederim. Eşleri doğum yapmak üzere olan Bursa'dan M.Çağrı Yüksel, küçük bebekleri olduğu gerekçesiyle aramıza katılamayan Bursa'dan Erdinç Akan ve Ankara'dan Süleyman Güler kardeşimiz gibi mazeretleri ile gelemeyen diğer tüm arkadaşlarımızı, özellikle de daha hiç tanışamadığımız arkadaşlarımızı önümüzdeki buluşmalarımıza katılmaları için biraz zamanlarını zorlamalarını özellikle istirham ediyorum.
Ve arkadaşlar şimdilik yazacaklarım bunlardan ibaret. Yazyıya dökemediğim ve hatırıma gelen başka malumatlar olursa yine paylaşacağım.
Şimdilik bana müsade herkese hayırlı akşamlar diliyorum. Allah'a emanet olunuz...